Huzeyfe radıyallahu anh’dan rivayet edilen hadiste şöyle demiştir: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, geceleyin kalktığı zaman dişlerini misvakla temizlerdi.” Buhari: (245)
Müslim’in rivayetinde, “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, geceleyin teheccüd namazı için kalktığında dişlerini misvakla temizlerdi.” Şeklinde haber vermiştir. Müslim (255)
Buhari’nin Sahih’inde Huzeyfe radıyallahu anh şöyle demiştir: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem uyumak istediği zaman şöyle derdi:
" بِاسْمِكَ اللَّهُمَّ أَمُوتُ وأَحْيَا "
“Bismikellâhumme emûtu ve ehyâ”
“Allah’ım! Senin adınla ölür senin adınla yaşarım”
Uykusundan uyandığı zaman ise;
"اَلْحَمْدُ للهِ الَّذِي أَحْيَانَا بَعْدَ مَا أَمَاتَنَا وإِلَيْهِ النُّشُورُ"
“el-Hamdu li-llâhi’llezî ahyânâ ba’de mâ emâtenâ ve ileyhi’n-nuşûr.”
Bizi öldürdükten (uykudan) sonra dirilten Allah’a hamd olsun. Dönüş (Kıyamet günü yeniden diriliş), yalnızca O’nadır” derdi.
Buhari: 6324, Müslim, Berâ radıyallah anh’dan rivayet etmiştir. Bkz (2711)
Bu üç sünnet İbn Abbâs radıyallahu anh’ın rivayet ettiği Müttefekun Aleyh (bazı hadis alimleri tarafından ittifakla rivayet edilmiş hadis) bir hadiste sabittir: İbn Abbâs radıyallahu anhu, bir gece Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in hanımı olan Teyzesi Meymune radıyallahu anhâ’nın yanında gecelemiş ve şöyle demiştir: “Yastığın eni tarafına başımı koydum. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ve hanımı ise yastığın uzunlamasına olan kısmına başlarını koydular. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, gece yarısı oluncaya yada gece yarısı olmasına az bir süre kalıncaya yada gece yarısından az bir süre sonrasına kadar uyudu. Sonra uyandı ve oturup yüzünden uykunun izlerini mesh ederek giderdi. Sonra Âl-i İmrân Suresi’nin son on ayetini okudu. Sonra asılı duran su kırbasını aldı ve ondan abdest aldı ve abdestini güzelleştirdi. Sonra kalktı ve namaz kıldı.” Buhari (183) Müslim (763)
Müslim’in rivayetinde (256) şu şekilde gelmiştir: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem gecenin sonunda kalktı, sonra dışarı çıktı ve semaya bakarak, Âl-i İmrân suresindeki şu ayetleri okudu:
إِنَّ فِي خَلْقِ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَاخْتِلَافِ اللَّيْلِ وَالنَّهَارِ لَآيَاتٍ لِّأُولِي الْأَلْبَابِ (190) الَّذِينَ يَذْكُرُونَ اللَّهَ قِيَامًا وَقُعُودًا وَعَلَىٰ جُنُوبِهِمْ وَيَتَفَكَّرُونَ فِي خَلْقِ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ رَبَّنَا مَا خَلَقْتَ هَٰذَا بَاطِلًا سُبْحَانَكَ فَقِنَا عَذَابَ النَّارِ (191) رَبَّنَا إِنَّكَ مَن تُدْخِلِ النَّارَ فَقَدْ أَخْزَيْتَهُ ۖ وَمَا لِلظَّالِمِينَ مِنْ أَنصَارٍ (192) رَّبَّنَا إِنَّنَا سَمِعْنَا مُنَادِيًا يُنَادِي لِلْإِيمَانِ أَنْ آمِنُوا بِرَبِّكُمْ فَآمَنَّا ۚ رَبَّنَا فَاغْفِرْ لَنَا ذُنُوبَنَا وَكَفِّرْ عَنَّا سَيِّئَاتِنَا وَتَوَفَّنَا مَعَ الْأَبْرَارِ (193) رَبَّنَا وَآتِنَا مَا وَعَدتَّنَا عَلَىٰ رُسُلِكَ وَلَا تُخْزِنَا يَوْمَ الْقِيَامَةِ ۗ إِنَّكَ لَا تُخْلِفُ الْمِيعَادَ (194) فَاسْتَجَابَ لَهُمْ رَبُّهُمْ أَنِّي لَا أُضِيعُ عَمَلَ عَامِلٍ مِّنكُم مِّن ذَكَرٍ أَوْ أُنثَىٰ ۖ بَعْضُكُم مِّن بَعْضٍ ۖ فَالَّذِينَ هَاجَرُوا وَأُخْرِجُوا مِن دِيَارِهِمْ وَأُوذُوا فِي سَبِيلِي وَقَاتَلُوا وَقُتِلُوا لَأُكَفِّرَنَّ عَنْهُمْ سَيِّئَاتِهِمْ وَلَأُدْخِلَنَّهُمْ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ ثَوَابًا مِّنْ عِندِ اللَّهِ ۗ وَاللَّهُ عِندَهُ حُسْنُ الثَّوَابِ (195) لَا يَغُرَّنَّكَ تَقَلُّبُ الَّذِينَ كَفَرُوا فِي الْبِلَادِ (196) مَتَاعٌ قَلِيلٌ ثُمَّ مَأْوَاهُمْ جَهَنَّمُ ۚ وَبِئْسَ الْمِهَادُ (197) لَٰكِنِ الَّذِينَ اتَّقَوْا رَبَّهُمْ لَهُمْ جَنَّاتٌ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا نُزُلًا مِّنْ عِندِ اللَّهِ وَمَا عِندَ اللَّهِ خَيْرٌ لِّلْأَبْرَارِ (198) وَإِنَّ مِنْ أَهْلِ الْكِتَابِ لَمَن يُؤْمِنُ بِاللَّهِ وَمَا أُنزِلَ إِلَيْكُمْ وَمَا أُنزِلَ إِلَيْهِمْ خَاشِعِينَ لِلَّهِ لَا يَشْتَرُونَ بِآيَاتِ اللَّهِ ثَمَنًا قَلِيلًا ۗ أُولَٰئِكَ لَهُمْ أَجْرُهُمْ عِندَ رَبِّهِمْ ۗ إِنَّ اللَّهَ سَرِيعُ الْحِسَابِ (199) يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اصْبِرُوا وَصَابِرُوا وَرَابِطُوا وَاتَّقُوا اللَّهَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ (200)
Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelip gidişinde aklıselim sahipleri için gerçekten açık ibretler vardır.
Onlar, ayakta dururken, otururken, yanları üzerine yatarken (her vakit) Allah'ı anarlar, göklerin ve yerin yaratılışı hakkında derin derin düşünürler (ve şöyle derler :) Rabbimiz! Sen bunu boşuna yaratmadın. Seni tesbih ederiz. Bizi cehennem azabından koru!
Ey Rabbimiz! Doğrusu sen, kimi cehenneme koyarsan, artık onu rüsvay etmişsindir. Zalimlerin hiç yardımcıları yoktur.
Ey Rabbimiz! Gerçek şu ki biz, "Rabbinize inanın!" Diye imana çağıran bir davetçiyi (Peygamberi, Kur'an'ı) işittik, hemen iman ettik. Artık bizim günahlarımızı bağışla, kötülüklerimizi ört, ruhumuzu iyilerle beraber al, ey Rabbimiz!
Rabbimiz! Bize, peygamberlerin vasıtasıyla vadettiklerini de ikram et ve kıyamet gününde bizi rezil-rüsvay etme; şüphesiz sen vadinden caymazsın!
Bunun üzerine Rableri, onların dualarını kabul etti. (Dedi ki :) Ben, erkek olsun kadın olsun -ki hep birbirinizdensiniz- içinizden, çalışan hiçbir kimsenin yaptığını boşa çıkarmayacağım. Onlar ki, hicret ettiler, yurtlarından çıkarıldılar, benim yolumda eziyete uğradılar, çarpıştılar ve öldürüldüler; andolsun, ben de onların kötülüklerini örteceğim ve onları altlarından ırmaklar akan cennetlere koyacağım. Bu mükâfat, Allah tarafındandır. Allah; karşılığın güzeli O'nun katındadır.
İnkârcıların (refah içinde) diyar diyar dolaşması, sakın seni aldatmasın!
Azıcık bir menfaattır o. Sonra onların varacakları yer cehennemdir. O ne kötü varış yeridir!
Fakat Rablerine karşı gelmekten sakınanlar için, Allah tarafından bir ikram olarak, altlarından ırmaklar akan, ebedî olarak kalacakları cennetler vardır. İyi kişiler için Allah katındaki (nimetler) daha hayırlıdır.
Ehl-i kitaptan öyleleri var ki, Allah'a, hem size indirilene, hem de kendilerine indirilene tam bir samimiyetle ve Allah'a boyun eğerek iman ederler. Allah'ın âyetlerini az bir paraya satmazlar. İşte onlar için Rableri katında ecirleri vardır. Şüphesiz Allah, hesabı çabuk olandır.
Ey iman edenler! Sabredin; (düşman karşısında) sebat göster.
(Âl-I İmrân:190-200)
“Sonra elleriyle uykunun yüzündeki izlerini giderdi.” Yani yüzünden uykunun alametini gidermek için gözlerini elleriyle ovaladı.
Bu sünneti uygulamak isteyen kimse için, Müslim’in rivayetinde bir açıklama vardır “Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelip gidişinde aklıselim sahipleri için gerçekten açık ibretler vardır.” (Âl-I İmrân: 190) ayeti ile başlar ve sureyi sonuna kadar okur.
(Âl-I İmrân: 200’e kadar)
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in abdest almadan önce bu ayetleri okuması, guslü gerektiren durumlar haricinde abdestsiz olarak Kur’an okumanın caiz olduğuna işaret eder.
Bu üç sünnet İbn Abbâs radıyallahu anh’ın rivayet ettiği Müttefekun Aleyh (bazı hadis alimleri tarafından ittifakla rivayet edilmiş hadis) bir hadiste sabittir: İbn Abbâs radıyallahu anhu, bir gece Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in hanımı olan Teyzesi Meymune radıyallahu anhâ’nın yanında gecelemiş ve şöyle demiştir: “Yastığın eni tarafına başımı koydum. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ve hanımı ise yastığın uzunlamasına olan kısmına başlarını koydular. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, gece yarısı oluncaya yada gece yarısı olmasına az bir süre kalıncaya yada gece yarısından az bir süre sonrasına kadar uyudu. Sonra uyandı ve oturup yüzünden uykunun izlerini mesh ederek giderdi. Sonra Âl-i İmrân Suresi’nin son on ayetini okudu. Sonra asılı duran su kırbasını aldı ve ondan abdest aldı ve abdestini güzelleştirdi. Sonra kalktı ve namaz kıldı.” Buhari (183) Müslim (763)
Müslim’in rivayetinde (256) şu şekilde gelmiştir: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem gecenin sonunda kalktı, sonra dışarı çıktı ve semaya bakarak, Âl-i İmrân suresindeki şu ayetleri okudu:
إِنَّ فِي خَلْقِ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَاخْتِلَافِ اللَّيْلِ وَالنَّهَارِ لَآيَاتٍ لِّأُولِي الْأَلْبَابِ (190) الَّذِينَ يَذْكُرُونَ اللَّهَ قِيَامًا وَقُعُودًا وَعَلَىٰ جُنُوبِهِمْ وَيَتَفَكَّرُونَ فِي خَلْقِ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ رَبَّنَا مَا خَلَقْتَ هَٰذَا بَاطِلًا سُبْحَانَكَ فَقِنَا عَذَابَ النَّارِ (191) رَبَّنَا إِنَّكَ مَن تُدْخِلِ النَّارَ فَقَدْ أَخْزَيْتَهُ ۖ وَمَا لِلظَّالِمِينَ مِنْ أَنصَارٍ (192) رَّبَّنَا إِنَّنَا سَمِعْنَا مُنَادِيًا يُنَادِي لِلْإِيمَانِ أَنْ آمِنُوا بِرَبِّكُمْ فَآمَنَّا ۚ رَبَّنَا فَاغْفِرْ لَنَا ذُنُوبَنَا وَكَفِّرْ عَنَّا سَيِّئَاتِنَا وَتَوَفَّنَا مَعَ الْأَبْرَارِ (193) رَبَّنَا وَآتِنَا مَا وَعَدتَّنَا عَلَىٰ رُسُلِكَ وَلَا تُخْزِنَا يَوْمَ الْقِيَامَةِ ۗ إِنَّكَ لَا تُخْلِفُ الْمِيعَادَ (194) فَاسْتَجَابَ لَهُمْ رَبُّهُمْ أَنِّي لَا أُضِيعُ عَمَلَ عَامِلٍ مِّنكُم مِّن ذَكَرٍ أَوْ أُنثَىٰ ۖ بَعْضُكُم مِّن بَعْضٍ ۖ فَالَّذِينَ هَاجَرُوا وَأُخْرِجُوا مِن دِيَارِهِمْ وَأُوذُوا فِي سَبِيلِي وَقَاتَلُوا وَقُتِلُوا لَأُكَفِّرَنَّ عَنْهُمْ سَيِّئَاتِهِمْ وَلَأُدْخِلَنَّهُمْ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ ثَوَابًا مِّنْ عِندِ اللَّهِ ۗ وَاللَّهُ عِندَهُ حُسْنُ الثَّوَابِ (195) لَا يَغُرَّنَّكَ تَقَلُّبُ الَّذِينَ كَفَرُوا فِي الْبِلَادِ (196) مَتَاعٌ قَلِيلٌ ثُمَّ مَأْوَاهُمْ جَهَنَّمُ ۚ وَبِئْسَ الْمِهَادُ (197) لَٰكِنِ الَّذِينَ اتَّقَوْا رَبَّهُمْ لَهُمْ جَنَّاتٌ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا نُزُلًا مِّنْ عِندِ اللَّهِ وَمَا عِندَ اللَّهِ خَيْرٌ لِّلْأَبْرَارِ (198) وَإِنَّ مِنْ أَهْلِ الْكِتَابِ لَمَن يُؤْمِنُ بِاللَّهِ وَمَا أُنزِلَ إِلَيْكُمْ وَمَا أُنزِلَ إِلَيْهِمْ خَاشِعِينَ لِلَّهِ لَا يَشْتَرُونَ بِآيَاتِ اللَّهِ ثَمَنًا قَلِيلًا ۗ أُولَٰئِكَ لَهُمْ أَجْرُهُمْ عِندَ رَبِّهِمْ ۗ إِنَّ اللَّهَ سَرِيعُ الْحِسَابِ (199) يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اصْبِرُوا وَصَابِرُوا وَرَابِطُوا وَاتَّقُوا اللَّهَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ (200)
Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelip gidişinde aklıselim sahipleri için gerçekten açık ibretler vardır.
Onlar, ayakta dururken, otururken, yanları üzerine yatarken (her vakit) Allah'ı anarlar, göklerin ve yerin yaratılışı hakkında derin derin düşünürler (ve şöyle derler :) Rabbimiz! Sen bunu boşuna yaratmadın. Seni tesbih ederiz. Bizi cehennem azabından koru!
Ey Rabbimiz! Doğrusu sen, kimi cehenneme koyarsan, artık onu rüsvay etmişsindir. Zalimlerin hiç yardımcıları yoktur.
Ey Rabbimiz! Gerçek şu ki biz, "Rabbinize inanın!" Diye imana çağıran bir davetçiyi (Peygamberi, Kur'an'ı) işittik, hemen iman ettik. Artık bizim günahlarımızı bağışla, kötülüklerimizi ört, ruhumuzu iyilerle beraber al, ey Rabbimiz!
Rabbimiz! Bize, peygamberlerin vasıtasıyla vadettiklerini de ikram et ve kıyamet gününde bizi rezil-rüsvay etme; şüphesiz sen vadinden caymazsın!
Bunun üzerine Rableri, onların dualarını kabul etti. (Dedi ki :) Ben, erkek olsun kadın olsun -ki hep birbirinizdensiniz- içinizden, çalışan hiçbir kimsenin yaptığını boşa çıkarmayacağım. Onlar ki, hicret ettiler, yurtlarından çıkarıldılar, benim yolumda eziyete uğradılar, çarpıştılar ve öldürüldüler; andolsun, ben de onların kötülüklerini örteceğim ve onları altlarından ırmaklar akan cennetlere koyacağım. Bu mükâfat, Allah tarafındandır. Allah; karşılığın güzeli O'nun katındadır.
İnkârcıların (refah içinde) diyar diyar dolaşması, sakın seni aldatmasın!
Azıcık bir menfaattır o. Sonra onların varacakları yer cehennemdir. O ne kötü varış yeridir!
Fakat Rablerine karşı gelmekten sakınanlar için, Allah tarafından bir ikram olarak, altlarından ırmaklar akan, ebedî olarak kalacakları cennetler vardır. İyi kişiler için Allah katındaki (nimetler) daha hayırlıdır.
Ehl-i kitaptan öyleleri var ki, Allah'a, hem size indirilene, hem de kendilerine indirilene tam bir samimiyetle ve Allah'a boyun eğerek iman ederler. Allah'ın âyetlerini az bir paraya satmazlar. İşte onlar için Rableri katında ecirleri vardır. Şüphesiz Allah, hesabı çabuk olandır.
Ey iman edenler! Sabredin; (düşman karşısında) sebat göster.
(Âl-I İmrân:190-200)
“Sonra elleriyle uykunun yüzündeki izlerini giderdi.” Yani yüzünden uykunun alametini gidermek için gözlerini elleriyle ovaladı.
Bu sünneti uygulamak isteyen kimse için, Müslim’in rivayetinde bir açıklama vardır “Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelip gidişinde aklıselim sahipleri için gerçekten açık ibretler vardır.” (Âl-I İmrân: 190) ayeti ile başlar ve sureyi sonuna kadar okur.
(Âl-I İmrân: 200’e kadar)
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in abdest almadan önce bu ayetleri okuması, guslü gerektiren durumlar haricinde abdestsiz olarak Kur’an okumanın caiz olduğuna işaret eder.
Bu üç sünnet İbn Abbâs radıyallahu anh’ın rivayet ettiği Müttefekun Aleyh (bazı hadis alimleri tarafından ittifakla rivayet edilmiş hadis) bir hadiste sabittir: İbn Abbâs radıyallahu anhu, bir gece Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in hanımı olan Teyzesi Meymune radıyallahu anhâ’nın yanında gecelemiş ve şöyle demiştir: “Yastığın eni tarafına başımı koydum. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ve hanımı ise yastığın uzunlamasına olan kısmına başlarını koydular. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, gece yarısı oluncaya yada gece yarısı olmasına az bir süre kalıncaya yada gece yarısından az bir süre sonrasına kadar uyudu. Sonra uyandı ve oturup yüzünden uykunun izlerini mesh ederek giderdi. Sonra Âl-i İmrân Suresi’nin son on ayetini okudu. Sonra asılı duran su kırbasını aldı ve ondan abdest aldı ve abdestini güzelleştirdi. Sonra kalktı ve namaz kıldı.” Buhari (183) Müslim (763)
Müslim’in rivayetinde (256) şu şekilde gelmiştir: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem gecenin sonunda kalktı, sonra dışarı çıktı ve semaya bakarak, Âl-i İmrân suresindeki şu ayetleri okudu:
إِنَّ فِي خَلْقِ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَاخْتِلَافِ اللَّيْلِ وَالنَّهَارِ لَآيَاتٍ لِّأُولِي الْأَلْبَابِ (190) الَّذِينَ يَذْكُرُونَ اللَّهَ قِيَامًا وَقُعُودًا وَعَلَىٰ جُنُوبِهِمْ وَيَتَفَكَّرُونَ فِي خَلْقِ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ رَبَّنَا مَا خَلَقْتَ هَٰذَا بَاطِلًا سُبْحَانَكَ فَقِنَا عَذَابَ النَّارِ (191) رَبَّنَا إِنَّكَ مَن تُدْخِلِ النَّارَ فَقَدْ أَخْزَيْتَهُ ۖ وَمَا لِلظَّالِمِينَ مِنْ أَنصَارٍ (192) رَّبَّنَا إِنَّنَا سَمِعْنَا مُنَادِيًا يُنَادِي لِلْإِيمَانِ أَنْ آمِنُوا بِرَبِّكُمْ فَآمَنَّا ۚ رَبَّنَا فَاغْفِرْ لَنَا ذُنُوبَنَا وَكَفِّرْ عَنَّا سَيِّئَاتِنَا وَتَوَفَّنَا مَعَ الْأَبْرَارِ (193) رَبَّنَا وَآتِنَا مَا وَعَدتَّنَا عَلَىٰ رُسُلِكَ وَلَا تُخْزِنَا يَوْمَ الْقِيَامَةِ ۗ إِنَّكَ لَا تُخْلِفُ الْمِيعَادَ (194) فَاسْتَجَابَ لَهُمْ رَبُّهُمْ أَنِّي لَا أُضِيعُ عَمَلَ عَامِلٍ مِّنكُم مِّن ذَكَرٍ أَوْ أُنثَىٰ ۖ بَعْضُكُم مِّن بَعْضٍ ۖ فَالَّذِينَ هَاجَرُوا وَأُخْرِجُوا مِن دِيَارِهِمْ وَأُوذُوا فِي سَبِيلِي وَقَاتَلُوا وَقُتِلُوا لَأُكَفِّرَنَّ عَنْهُمْ سَيِّئَاتِهِمْ وَلَأُدْخِلَنَّهُمْ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ ثَوَابًا مِّنْ عِندِ اللَّهِ ۗ وَاللَّهُ عِندَهُ حُسْنُ الثَّوَابِ (195) لَا يَغُرَّنَّكَ تَقَلُّبُ الَّذِينَ كَفَرُوا فِي الْبِلَادِ (196) مَتَاعٌ قَلِيلٌ ثُمَّ مَأْوَاهُمْ جَهَنَّمُ ۚ وَبِئْسَ الْمِهَادُ (197) لَٰكِنِ الَّذِينَ اتَّقَوْا رَبَّهُمْ لَهُمْ جَنَّاتٌ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا نُزُلًا مِّنْ عِندِ اللَّهِ وَمَا عِندَ اللَّهِ خَيْرٌ لِّلْأَبْرَارِ (198) وَإِنَّ مِنْ أَهْلِ الْكِتَابِ لَمَن يُؤْمِنُ بِاللَّهِ وَمَا أُنزِلَ إِلَيْكُمْ وَمَا أُنزِلَ إِلَيْهِمْ خَاشِعِينَ لِلَّهِ لَا يَشْتَرُونَ بِآيَاتِ اللَّهِ ثَمَنًا قَلِيلًا ۗ أُولَٰئِكَ لَهُمْ أَجْرُهُمْ عِندَ رَبِّهِمْ ۗ إِنَّ اللَّهَ سَرِيعُ الْحِسَابِ (199) يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اصْبِرُوا وَصَابِرُوا وَرَابِطُوا وَاتَّقُوا اللَّهَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ (200)
Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelip gidişinde aklıselim sahipleri için gerçekten açık ibretler vardır.
Onlar, ayakta dururken, otururken, yanları üzerine yatarken (her vakit) Allah'ı anarlar, göklerin ve yerin yaratılışı hakkında derin derin düşünürler (ve şöyle derler :) Rabbimiz! Sen bunu boşuna yaratmadın. Seni tesbih ederiz. Bizi cehennem azabından koru!
Ey Rabbimiz! Doğrusu sen, kimi cehenneme koyarsan, artık onu rüsvay etmişsindir. Zalimlerin hiç yardımcıları yoktur.
Ey Rabbimiz! Gerçek şu ki biz, "Rabbinize inanın!" Diye imana çağıran bir davetçiyi (Peygamberi, Kur'an'ı) işittik, hemen iman ettik. Artık bizim günahlarımızı bağışla, kötülüklerimizi ört, ruhumuzu iyilerle beraber al, ey Rabbimiz!
Rabbimiz! Bize, peygamberlerin vasıtasıyla vadettiklerini de ikram et ve kıyamet gününde bizi rezil-rüsvay etme; şüphesiz sen vadinden caymazsın!
Bunun üzerine Rableri, onların dualarını kabul etti. (Dedi ki :) Ben, erkek olsun kadın olsun -ki hep birbirinizdensiniz- içinizden, çalışan hiçbir kimsenin yaptığını boşa çıkarmayacağım. Onlar ki, hicret ettiler, yurtlarından çıkarıldılar, benim yolumda eziyete uğradılar, çarpıştılar ve öldürüldüler; andolsun, ben de onların kötülüklerini örteceğim ve onları altlarından ırmaklar akan cennetlere koyacağım. Bu mükâfat, Allah tarafındandır. Allah; karşılığın güzeli O'nun katındadır.
İnkârcıların (refah içinde) diyar diyar dolaşması, sakın seni aldatmasın!
Azıcık bir menfaattır o. Sonra onların varacakları yer cehennemdir. O ne kötü varış yeridir!
Fakat Rablerine karşı gelmekten sakınanlar için, Allah tarafından bir ikram olarak, altlarından ırmaklar akan, ebedî olarak kalacakları cennetler vardır. İyi kişiler için Allah katındaki (nimetler) daha hayırlıdır.
Ehl-i kitaptan öyleleri var ki, Allah'a, hem size indirilene, hem de kendilerine indirilene tam bir samimiyetle ve Allah'a boyun eğerek iman ederler. Allah'ın âyetlerini az bir paraya satmazlar. İşte onlar için Rableri katında ecirleri vardır. Şüphesiz Allah, hesabı çabuk olandır.
Ey iman edenler! Sabredin; (düşman karşısında) sebat göster.
(Âl-I İmrân:190-200)
“Sonra elleriyle uykunun yüzündeki izlerini giderdi.” Yani yüzünden uykunun alametini gidermek için gözlerini elleriyle ovaladı.
Bu sünneti uygulamak isteyen kimse için, Müslim’in rivayetinde bir açıklama vardır “Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelip gidişinde aklıselim sahipleri için gerçekten açık ibretler vardır.” (Âl-I İmrân: 190) ayeti ile başlar ve sureyi sonuna kadar okur.
(Âl-I İmrân: 200’e kadar)
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in abdest almadan önce bu ayetleri okuması, guslü gerektiren durumlar haricinde abdestsiz olarak Kur’an okumanın caiz olduğuna işaret eder.
Ebu Hureyre Radıyallahu anh’dan rivayet edildiğine göre Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Sizden biriniz, uykusundan uyandığı zaman üç kez burnuna su alıp sümkürsün. Zira şeytan onun burnunda geceler…”
Buhari (3295), Müslim (238)
Buhari’nin rivayetinde şu şekildedir: “Sizden biri, uykusundan uyandığı zaman abdest alsın ve üç kere burnuna su çekip sümkürsün…” Buhari (3295)
Faide: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in; “Muhakkak ki şeytan uyuyan kimsenin burnunda geceler.” Sözünün anlamı hakkında ihtilaf edilmiştir:
Burada şeytanın gecelemesinin hakiki anlamda olmadığı, burada kastedilenin burunda var olan ve şeytanın hoşuna giden pisliktir.
Bir diğer görüşe göre ise şeytanın burunda gecelemesi hakiki anlamdadır, sözün zahirine göre alınması gerekir. Çünkü burun, kalbe ulaşan yollardan biridir. Her yolun bir kapısı, veya kilidi vardır. Fakat burnun ve kulakların kilidi yoktur. Buralardan şeytan girer. İbn Mes’ûd radıyallahu anh müttefekun aleyh (bazı hadis alimleri tarafından ittifakla rivayet edilmiş hadis) olarak kendisinden rivayet edilen bir hadiste şöyle demiştir: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in yanında bir adamın geceden sabaha kadar uyuduğu zikredildi. Bunun üzerine Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “İşte bu adam, şeytanın kulaklarına veya kulağına idrarını yaptığı kimsedir” buyurdu. Buhari (3270) ve Müslim (774)
Ağıza gelecek olursak, ağızın da bir kilidi vardır. Bundan dolayı Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, esneme esnasında ağzın kapatılmasını tavsiye etmiştir. Müslim’in Sahih’inde Ebu Said radıyallahu anh’dan merfü olarak rivayet edildiğine göre Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
“Sizden birinizin esnemesi geldiği zaman, eli ile ağzını tutsun.” Müslim (2995) rivayet etmiştir.
Başka bir rivayette; “Gücü yettiği kadar engellemeye çalışsın” buyurmuştur. Müslim (2994)
Ebu Hureyre radıyallahu anh’dan merfü olarak rivayet edilen başka bir rivayette ise Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “(Esneyen kimse) gücü yettiği kadar engellemeye çalışsın.
"he" dediğinde şeytan ona güler.”
Buhari (6226) Müslim (2994)
Her hâlükârda müslümana vacip olan, onun, hikmetini bilse de bimese de emrolunduğu şeye iman etmesi, onu tastiklemesi ve o hususta itaat etmesidir. Hikmetini bilmediği şeyler; herşeyi ilmi ile kuşatan Allah Celle ve Alâ’nın ilminden gizlediği şeylerdir.