languageIcon
search
search
brightness_1 Gece namazını en faziletli vaktinde kılmak O’nun sünnetindendir.

En faziletli olduğu vakit hangisidir? denecek olursa:

Bilindiği üzere vitir namazının vakti, yatsı namazından sonra başlar ve sabah namazı vaktine kadar devam eder. Vitir namazının yeri ve zamanı yatsı ile sabah namazı vakti arasındadır.

Buna şu hadisler işaret eder:

Aişe radıyallahu anhâ şöyle demiştir:

“Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, yatsı namazını kıldıktan sonra, sabah namazı vaktine kadar onbir rekât namaz kılar, her iki rekâtte bir selam verir ve bir rekât ile de vitir yapardı.”

Buhari (2031) ve Müslim (736) hadis Müttefekun Aleyh’tir.

Aişe radıyallahu anhâ şöyle demiştir: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, vitir namazını her gecenin başlangıcında, ortasında ve sonunda kılmış ve seher vaktine kadar bitirmiştir.”

Buhari (996), Müslim (745)

İbn’ul Munzir (Allah ona rahmet etsin) şöyle demiştir: “Vitir namazı vaktinin, yatsı namazı ile sabah namazı arasında olduğu hususunda icma etmişlerdir.” Bkz. El-İcmâ’ (S:45)

Gece namazının en faziletli olduğu vakit gecenin yarısından sonra gelen gecenin son üçte biridir.

Bundan Maksat: Mukakkak ki insan, geceyi ikiye böler. Gecenin ikinci yarısının üçte birinde kalkar ve gecenin geri kalanında uyur. Yani o gecenin altıda dördünde yada altıda beşinde kalkar ve altıncı kısmında uyur.

Buna Abdullah b. Amr radıyallahu anh’ın hadisi işaret eder. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

“Allah’a en sevimli olan oruç, Davud aleyhisselam’ın orucudur. Allah’a en sevimli namaz da Davud aleyhisselam’ın namazıdır. Davud aleyhisselam gecenin yarısını uyuyarak geçirir, sonra üçte birinde namaz için kalkar, altıda birinde yine uyurdu. Bir gün oruç tutar, bir gün tutmazdı...” Buhari (3420), Müslim (1159)

İnsan, bu sünneti uygulamak isterse geceyi nasıl hesap etmelidir?

Güneşin batışından itibaren güneşin doğuşuna kadar olan vakti hesaplar. Sonra bu vakti altı parçaya böler. İlk üç parça gecenin ilk yarısıdır. Bu vakit sona erdikten sonra kalkar. Yani gecenin altı parçasından dördüncü ve beşinci parçanın vakti girince kalkar. Çünkü bu vakit üçte bir sayılır. Sonra altı parçanın son parçasında uyur ki bu, altıncı parçadır. Bundan dolayı Aişe radıyallahu    anhâ şöyle demiştir: “Seher vakti O'nu (Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem), benim yanımda muhakkak uyur bulurdu” demiştir.

Buhari (1133), Müslim (742)

Tıpkı az önce geçen Abdullah b. Amr radıyallahu anh’ın hadisinde geldiği gibi bu şekilde müslüman kimse gece namazı için en faziletli vakitte bulunmuş olur.

Peki bu yaptığı ile gecenin son üçte biri olan vakitte gerçekleşen ilahi nüzulü yetişmiş olur mu?

Cevap: Evet gecenin altı kısmından, sondan ikinci kısmı yetişmiş olur. Çünkü o, geceyi altı parçaya ayırdığı zaman altı parçanın baştan ilk iki parçası gecenin ilk üçte biri olur. Altı parçanın baştan üçüncüsü ve dördüncüsü olan parçalar gecenin ikinci üçte biri olur ve altının en son parçasıyla en sondan bir önceki parçası da gecenin son üçte biri olur. İşte bu son kısım, ilahi nüzulün gerçekleştiği vakittir. Gecenin yarısından sonra kalkan kimse altı parçanın baştan beşinci parçasına yetiştiği için gecenin son üçte birini elde etmiş olmaktadır. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, bizleri Abdullah b. Amr radıyallahu anh’ın az önce zikri geçen hadisinde bu vakte irşad etmiştir.

Abdullah b. Amr b. el-Âs radıyallahu    anh’dan rivayet edildiğine göre Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

“Allah-u Tealâ’nın en çok beğendiği namaz, Davud  aleyhisselam’ın namazıdır. Davud gecenin ilk yarısında uyur, üçte birinde namaz kılardı. Gecenin altıda birinde yine uyurdu.”

Buhari (3420), Müslim (1159)

İşte bu hadis, Allah-u Tealâ’nın Zatına ve Celaline uygun ilahi nüzulün gerçekleştiği bu vaktin faziletine iletmektedir. Bu iki hadisi bir araya getirdiğimizde şu ortaya çıkmaktadır: Her kim, bunu yapamazsa ikinci mertebeye intikal eder ve gecenin son üçte birinde kalkar.

Sözün Özü: Gece ibadetinin faziletli olduğu vakitler üç derece üzerinedir:

Birinci Derece: Gecenin ilk yarısında uyur, sonra üçte birinde kalkar ve sonra altıda birinde uyur:

Buna; Az önce geçen Abdullah b. Amr b. el-Âs radıyallahu    anh’ın hadisi işaret etmektedir.

İkinci Derece: Gecenin son üçte birinde kalkar.

Buna şu hadis işaret eder:

Ebu Hureyre radıyallahu anh’dan rivayet edildiğine göre Rasulullâh sallallahu aleyhi ve sellem şöye buyurmuştur:

“Rabbimiz Tebâreke ve Tealâ her gece, gecenin son üçte biri kaldığında semaya iner ve: Bana kim dua eder ki, onun duasına icabet edeyim! Benden kim bir istekte bulunur ki onun istediğini vereyim! Benden kim mağfiret diler ki onun için mağfiret edeyim! Buyurur.” Buhari (1145), Müslim (758)

Aynı şekilde Câbir radıylallahu anh’ın rivayet ettiği hadiste buna işaret etmektedir.

Gecenin sonunda kalkamamaktan endişe ederse gecenin başlangıcında veya gecenin hangi vaktinde kılmak kolayına geliyorsa o vakitte kılar ki bu üçüncü derecedir.

Üçüncü Derece: Gecenin başlangıcında veya gecenin kolayına gelen bir kısmında kılar.

Buna şu hadis işaret eder:

Câbir radıylallahu anh’dan rivayet edildiğine göre Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Her kim gecenin sonunda kalkamayacağından korkarsa, vitir namazını gecenin başlangıcında kılsın! Gecenin sonunda kalkacağını ümit eden de vitri gecenin sonunda kılsın! Zira gecenin sonunda kılınan namaz şahitlidir ve bu daha faziletlidir.” Müslim (755)

Aynı şekilde Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in Ebu Zer radıyallahu anh’a olan nasihati de buna işarettir.

(Nesâî, Sunenu'l-Kubrâ: 2712 El-Elbânî (Allah ona rahmet etsin) sahiha’da (2166) zikretmiştir. Ebu’d Derdâ radıyallahu    anh Ahmed (27481), Ebu davud (1433), El-Elbânî Sahih demiştir. Ebi Davud (5/177), Ebu Hureyre radıyallahu anh (Müslim 737)

Aynı şekilde Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in Ebu Zer, radıyallahu anh, Ebu’ Derdâ radıyallahu anh ve Ebu Hureyre radıyallahu anh’a olan nasihati de buna işarettir. Bu sahabilerden her biri “Halilim (dostum) bana üç şey tavsiye etti, demişler ve bu üç şeyin içerisinden “Uyumadan önce vitir namazını kılmayı...” tavsiyesini zikretmişlerdir.

brightness_1 Gece namazına, Gece Namazına İftitâh (açılış, başlangıç) Duaları İle Başlamak Sünnettir

A- Sahih-i Müslim’de Aişe radıyallahu anhâ’dan rivayet edilen hadiste Aişe radıyallahu anhâ şöyle demiştir: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, geceleyin (namaz kılmak için) kaktığı zaman, namazını şu dua ile açardı:

“Allahumme Rabbi Cebrâ’île ve Mîkâ’île ve İsrâfîle fâtıra’s-semâvâti ve’l-ard. ‘Âlimi’l-gaybi ve’ş-şehâdeti tahkumu beyne ibâdeke fî-ma kânû fîhi yahtelifûn. İhdinî li-mâ’htulife fî-hi mine’l-hakki bi-iznike inneke tehdî men teşâ’u ilâ sirâtin mustakîm.”

“Cebrâil, Mikâil ve İsrâfil’in Rabbi, göklerin ve yerin yaratanı, gizli ve âşikârı bilen Allah’ım! Ayrılığa düştükleri şeylerde kulların arasında sen hüküm verensin. İhtilafa düşüldüğünde beni izninle hakka ulaştır. Şüphesiz, sen dilediğini dosdoğru yola erdirirsin.” Müslim (770)

B- Sahihayn’de (Buhari ve Müslim’in Sahihi) rivayet edildiğine göre İbn Abbâs radıyallahu anhmâ şöyle demiştir: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem geceleyin teheccüd namazı kılmak istediği zaman şöyle derdi:

“Allahumme leke’l-hamdu ente nûru’s-semâvâti ve’l-ardi ve men fî-hinne, ve leke’l-hamdu ente kayyımu’s-semâvâti ve’l-ardi ve men fî-hinne, ve leke’l-hamdu ente rabbu’s-semâvâti ve’l-ardi ve men fî-hinne ve leke’l-hamdu leke mulku’s-semâvâti ve’l-ardi ve men fî-hinne ve leke’l-hamdu ente meliku’s-semâvâti ve’l-ard ve leke’l-hamdu. Ente’l-hakku ve va‘duke’l-hakku ve kavluke’l-hakku ve likâ’uke hakkun ve’l-cennetu hakkun, ve’n-nâru hakkun ve’n-Rasûlullahyyûne hakkun ve Muhammedun sallallahu aleyhi ve selleme hakkun ve’s sâ‘atu hakkun Allahumme leke eslemtu ve bike âmentu ve aleyke tevekkeltu ve ileyke enebtu ve bike hâsamtu ve ileyke hâkemtu fa’ğfirlî mâ kaddemtu ve mâ ahhartu ve mâ esrartu ve mâ a‘lentu. Ente ilâhî lâ ilâhe illâ ente.”

“Allah’ım! Hamd Sanadır. Sen, göklerin, yerin ve o ikisinin arasında bulunanların nurusun. Hamd Sanadır. Sen; göklerin, yerin ve o ikisinde bulunanların efendisisin. Hamd Sanadır. Sen göklerin, yerin ve o ikisinde bulunanların rabbisin. Sen Hak’sın, vaadin de haktır. Sözün hak ve Sana dönüş de haktır. Cennet ve Cehennem hak, peygamberler haktır ve kıyamet haktır. Allah’ım! Sana teslim oldum; Sana iman ettim, Sana tevekkül ettim, ve Sana döndüm. Bana verdiğin hüccetle düşmanını düşman edindim. Seni aramızda hakem kılıp hükmüne başvurdum. Gizli ve âşikâr, yaptığım ve yapacağım ve benden iyi bildiğin amellerimi bağışla. Sen, benim ilahımsın. Senden başka ilah yoktur.”

Buhari (7499), Müslim (768)

brightness_1 Namazdaki Kur'an Okuyuşunu Sünnette Belirtildiği Şekilde Okumalıdır

A- Ağır Ağır okumalıdır. Bununla kastedilen Kur'an'ı hızlı okumamaktır.

B- Okuyuşunu ayet ayet yapmalıdır. Bununla kastedilen ayetlerin arasında durmaksızın iki yahut üç ayeti birleştirerek okumamaktır. Her ayetin sonunda durmalıdır.

C- İçinde tesbih bulunan bir ayete gelince tesbih etmeli; istek ayetine gelince istemeli ve Allah’a sığınma geçen yerde de Allah’a sığınmalıdır.

Buna şu hadis işaret etmektedir:

Huzeyfe radıyallahu anh’dan rivayet edildiğine göre o, şöyle demiştir:

“Bir gece Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ile birlikte namaz kıldım. Namazına Bakara suresi ile başladı, ben (içimden) yüz ayeti tamamlayınca rüku eder, dedim. Sonra devam etti. Ben (içimden) bütün sureyi bir rekâtta okuyacak, dedim. O yine devam etti. Ben bu sure ile rüküya varır; dedim. Sonra Nisa suresine başladı. Onu da okudu. Sonra Âl-i İmrân suresine başladı; onu da okudu. Ağır ağır okuyor, içinde tesbih bulunan bir ayete gelince tesbih ediyor; istek ayetine gelince istiyor ve sığınma ayetine gelince Allah'a sığınıyordu. Sonra rükuya gitti ve Subhâne rabbiye’l-azîm. Çok büyük Rabbimi tüm noksanlıklardan tenzih ederim, demeye başladı. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in Rükusu kıyamı kadardı. Sonra Semi ‘Allahu li-men hamideh: Allah, kendisine hamd edeni işitti, dedi. Sonra rükusundan kalktı ve rükusuna yakın bir uzunlukta uzunca durdu. Sonra secde yaptı ve “Subhâne rabbiye’l-a ‘lâ” En yüce olan Rabbimi tüm noksanlıklardan tenzih ederim, dedi. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in secdelerinin uzunluğu kıyamının uzunluğuna yakındı.”

Müslim (772)

İmam Ahmed’in (Allah ona rahmet etsin), Müsned’inde rivayet ettiğine göre, Ümmü Seleme radıyallahu anhâ, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in kıraatından (okuyuşundan) sorulmuş ve şöyle demiştir: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem kıraatını; Bismillahirrahmanirrahim. Elhamdu lillahi Rabbi’lâlemin, diye ayet eyet bölerdi.” Ahmed (26583), Dârekutnî (118). Hadisin isnadı sahihtir ve ravilerinin tamamı da güvenilirdir. İmam Nevevi, el-Mecmû’ da (3/333) sahihtir demiştir.

brightness_1 Vitirde bazen kunut yapmak sünnettendir.

Bununla kastedilen duadır ki bunun yeri Kul huva’llâhu Ehad suresinin okunduğu son rekâttır.

Vitirde kunut duası yapmak Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in bazen yapıp bazen terkettiği sünnettendir. Şeyhulislam İbn Teymiyye (Allah ona rahmet etsin), vitir namazında kunut yapmayı terketmenin, yapmaktan daha evla olduğu görüşünü tercih etmiştir.

Aişe, Ümmü Seleme, Huzeyfe İbn Abbas ve İbn Mes’ûd radıyallahu anhmâ’dan gelen rivayetlerde Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin vitir namazı vasıflandırmıştır.  Bu rivayetlerde vitir namazında kunutun varlığına dair herhangi birşey yoktur. Aişe radıyallahu anha, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’den ayrılmayan bir kimse olduğu halde onun vitirde kunut yaptığına dair bize herhengi bir şey nakletmemiştir.

 

Ancak sahabelerden, onların vitirde kunut yaptıklarına dair haberler sabit olmuştur Atâ’ya (Allah ona rahmet etsin) kunuttan sorulmuş ve şöyle demiştir: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin ashabı, vitirde kunut yaparlardı.” Ahmed, Ebu Davud ve Tirmizi’de sabit olduğu üzere Ömer Bin Hattab radıyallahu    anh vitirde kunut yapmıştır.  Tirmizi hadise hasendir demiştir. Aynı şekilde İbni Ömer Radıyallahu anh’dan da ve İbni Ebi şeybe’den de sabit olmuştur

Bu hususta en belirgin olan şey kunutta bir genişlik olduğudur. Son rekâtta rükudan önce ve rükudan sonra da yapılması caizdir. İmam Buhari; “Kunut rükudan önce ve sonradır” şeklinde bir bâb koymuştur. Ancak ilim ehlinden bir topluluğun belirttiği üzere Nebevi hadislerin çoğunluğu, kunutun rükudan sonra olduğu şeklinde gelmiştir. Bu hadisler, kunutun rükudan önce olduğuna dair gelen hadislere üstün gelmekte ve ağır basmaktadır. İmam Ahmed şöyle demiştir: “Kunutun, rükudan sonra olması daha sevimlidir.” Ahmed, Mesâil: (1/100)

O halde bu, bu husustaki sünnetlerin çeşitliliği babındandır. Bazen rükudan önce bazen de rükudan sonradır.

Vitirin kunutu esnasında ellerini kaldırır mıydı?

Doğru olan ellerin kaldırılmasıdır. İlim ehlinin cumhuru da (alimlerin çoğunkuğu) Beyhâkî’de sahih olarak rivayet edilen hadis sebebiyle bu görüştedir ki Beyhakî bu rivayete sahih demiştir.

Beyhakî (Allah ona rahmet etsin) şöyle demiştir: “Sahabelerden bir grup kunutta ellerini kaldırmışlardır.”

Bkz. Sunenu'l-Kubrâ (2/211)

Vitirde kunutuna ne ile başlardı?

Tercihe şayan olan görüş Allah en doğrusunu bilendir.

Allah’a hamd ve sena ile başlar sonra Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e salat eder sonra da dua ederdi. Çünkü bu, kabul edilmeye en yakın olan şeydir.

Buna şu hadis işaret etmektedir:

Fudâle b. Ubeyd radıyallahu anh’dan rivayet edildiğine göre o şöyle demiştir: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem namazında dua eden fakat (duasında) Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e salat etmeyen birini işitti ve şöyle buyurdu: “Bu adam acele etti” buyurdu. Sonra o adamı yanına çağırdı. Ona veya bir başkasına şöyle buyurdu: “Biriniz dua edeceği zaman önce Allah-u Tealâ’ya hamdu sena etsin, sonra Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e salat u selam getirsin. Daha sonra da dilediği şekilde dua etsin.” Tirmizi (3477) rivayet etmiş ve hadis hasen sahihtir, demiştir.

İbn Kayyım (Allah ona rahmet etsin) şöyle demiştir:

Müstehab olan, dua edenin duasına Allah’a hamdu senada bulunarak başlaması ve sonra tıpkı Fudâle b. Ubeyd radıyallahu    anh hadisinde olduğu gibi ihtiacını Allah’tan istemesidir.”

Bkz. el-Vâbilu’s-sSayyib (s:110)

Kunut duasını bitirdikten sonra ellerini yüzüne sürer miydi?

Doğru olan, dua bittikten sonra ellerin yüze sürülmeyeceğidir. Bunun sebebi sünnetten bunun yapılacağına dair herhangi bir şeyin sahih olarak sabit olmamasıdır.

İmam Mâlik’e (Allah ona rahmet etsin) duasını bitirdikten sonra ellerini yüzüne süren bir adamdan sorulduğunda, o, buna karşı çıkmış ve şöyle demiştir. “Ben (sünnette) böyle bir şey bilmiyorum.” Bkz. El-Mervezî, Vitir Kitabı (shf:236)

El-Mervezî (Allah ona rahmet etsin) şöyle demiştir: Ahmed b. Hanbel’in bu konudaki tutumu ile alakalı Ebu Davud bize şöyle demiştir: Ahmed b. Hanbel (Allah ona rahmet etsin) şöyle derken işitim, ona, vitiri bitirdikten sonra ellerini yüzüne süren adamın durumundan sordular. O, şöyle dedi: Bu konuda herhengi bir şey işitmedim.” Ravi dediki; Gördüğüme göre Ahmed de bunu yapmıyordu.”

Beyhâkî (Allah ona rahmet etsin) şöyle demiştir:

 “Kunut duasında, duayı bitirdikten sonra ellerin yüze sürüleceğine dair seleften herhangi birinden bir şey bilmiyorum. Kunut dışındaki duada ellerin yüze sürüleceğine dair bazı rivayetler olsa da bu hususta rivayet edilen hadiste zayıflık vardır. Bazıları bu hadisle namaz dışında amel etmektedirler. Namazda yapılan bir amel olduğuna dair sahih olarak ne bir hadis ve ne de bir sahabe sözü sabittir. Doğru olan bunu yapmamak ve selefin (sahabe ve onların yoluna güzellikle tabi olanların) yaptıkları ile yetinerek namazda ve namaz dışında duada elleri kaldırmak fakat dua bitince yüze sürmemektir.”

Bkz. Sunenu'l-Kubrâ.

Şeyhülislam (Allah ona rahmet etsin) şöyle demiştir:

 “Yüze (duadan sonra) sürmek meselesine gelecek olursak, bu konuda delil olamayacak (şekilde zayıf olan) bir veya iki (zayıf) hadisten başka bir şey yoktur.” Bkz. Fetâvâ: (22/519).