Ömer b. Ebi Seleme radıyallah anh’dan rivayet olunduğuna göre o şöyle demiştir: Ben kücük bir çocuktum ve Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in terbiyesi altındaydım. (Yemekte) elim yemek tabağının içinde dolaşıyordu. Bunun üzerine Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bana
"يا غلام، سمِّ اللهَ، وكُلْ بيمينك، وكُلْ مما يليك"
“Ey çocuk, besmele çek, sağ elinle ve önünden ye!” buyurdu. Bundan sonra yemeğime hep böyle yaparak devam ettim.
Buhari (5376) Müslim (2022)
En Doğru Olan Metinde Geldiği Üzere Bismillah ile Yetinmektir.
İbn Hacer (Allah ona rahmet etsin) şöyle demiştir: Yemek yemeye başlamadan önce besmele çekmek ile kastedilen yemeğin başlangıcında: “Bismillâh, Allah’ın adıyla” demektir. Besmelenin nasıl olacağıyla ilgili en açık rivayet; Ebu Davud ve Tirmizi’nin Ümmü Gülsü ve Aişe radıyallhu anhmâ yoluyla rivayet edilen şu hadistir: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Sizden biri yemek yiyeceği zaman Allah’ın adını zikretsin, eğer yemeğe başlamadan önce Allah’ın adını anmayı unutursa,
"بِسْمِ الله أوَّلَهُ وَآخِرَهُ "
“Bismillahi evvelihi ve ahirihi”
“Başında ve sonunda Allah’ın adıyla” bismillah” desin.” Ebu Davud (3767) Tirmizi (1858) Elbâni Cami’us Sahih 1/282 de sahihtir demiştir. Umeyye İbn Muhşiy bu hadis için şahittir. Ebu Davud, Nesei, ve İmam Nevevi’nin sözü Yemek Adabı (Ezkar da) Bilgisi Ulaşan en önemli şeylerden biri; Besmelenin çekilme şeklidir. (İbn Hacer’e göre) Besmelede söylenilmesi en faziletli olan “Bismillahirrahmanirrahim” demektir. Eğer “Bismillah” derse bu ona yeterlidir ve sünnete uymak gerçekleşmiş olur. Yemeğe başlarken Bismillahirrahmanirrahim demenin en faziletli besmele şekli olduğuna dair iddanın sahihliğine dair bir delil görmedim.” Fethu’l Bari (5376) Yemek Üzerine Besmele Çekmek ve Sağ El ile Yemek Babı
Besmelenin Hükmü Hakkında İhtilaf Edilmştir
Besmele çekmenin sünnet olduğu söylendiği gibi Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in emri gereğince vaciptir de denilmiştir.
Müslüman için en ihtiyatlı olan, besmeleyi terketmemesidir. Şayet besmele çekmeyi unutacak olursa hatırladığında, “Bismillahi evvelihi ve ahirihi” “Başında ve sonunda Allah’ın adıyla” demesi sünnettendir.
Aişe radıyallahu anhâ’dan rivayet olunduğuna göre Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Sizden biriniz yemek yiyeceği zaman Allah’ın adını zikretsin. Eğer yemeğe başlamadan önce Allah’ın adını zikretmeyi unutursa Bismillâhi evvelihi ve ahirihi, (başında ve sonunda Allah’ın adıyla) desin.” Ebu Davud (3767) Tirmizi (1858) rivayet etmişler, El-Elbâni Sahihtir demiştir.
Böylece hadis kişinin yerken sağ eli ile yemesi ve şeytana benzememesine delil oluyor, besmele çekmediği zaman şeytanı yemeğine ortak ediyor, sol eli ile yediği ve içtiği zaman şeytana benziyor, çünkü şeytan solla yer ve içer.
Buna şu hadis işaret etmektedir:
Huzeyfe radıyallahu anh şöyle demiştir: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ile birlikte bir yemekte bulunduğumuz vakit, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem başlayıp elini (yemeğe) sürünceye kadar biz ellerimizi sürmezdik. Bir defa onunla birlikte bir yemekte bulunduk, derken süratle bir cariye geldi ve elini yemeğe sürmeğe kalkıştı. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem hemen onun elini tuttu, sonra süratle bir bedevi geldi, onun da elini tuttu. Bunun üzerine Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Üzerine besmele çekilmeyen yemeği şüphesiz ki, şeytan helal sayar. O bu cariyeyi yemeği kendine helal etmek için getirdi. Ben de elini tuttum. Bu bedeviyi dahi yemeği kendine helal yapmak için getirdi. Ben de elini tuttum. Nefsim elinde olan Allah'a yemin olsun ki, onun eli cariyenin eliyle birlikte benim elimdedir”
Müslim (2017)
Abdullah b. Ömer radıyallahu anh’dan rivayet olunduğuna göre Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Biriniz yemek yediği zaman sol eli ile yemesin ve su içtiği zaman sol eli ile içmesin. Muhakkak ki şeytan, sol eli ile yer ve içer.”
Nafi bu rivayete ek olarak dedi ki: “O (sol) eliyle almasın ve vermesin.” Müslim (2020)
Bu hadisin zahirinden anlaşıldığı üzere burada şeytanın yemesi ile kastedilen doğru anlam; gerçekten bir yeme fiilidir.
İbn Hacer (Allah ona rahmet etsin) şöyle demiştir:
“et-Tîbî şöyle demiştir: “Sol el ile yemeyin” sözünün beyanı şudur: sol el ile yerseniz şayet şeytanın dostlarından olursunuz. Çünkü şeytan, dostlarını bunu yapmaya sevketmiştir. (Tîbî’nin sözleri burada bitti) Burada zahirden sapma vardır. Tercih edilen görüş, şeytanın sol ile yemesinin hakiki bir yeme olduğudur. Çünkü akıl bunu imkansız görmez. Gelen haber de sabit olduğu için yoruma bir ihtiyaç yoktur.”
Bkz. Fethu’l-Bârî, Hadis no: (5376) Yemek Yerken Besmele Çekmek ve Yemeği Önünden Yemek Babı.
Şeytan evlere girip gecelemek, evin ehline yemek ve içmekte ortak olmak hususunda hırslıdır.
Cabir b. Abdillah radıyallahu anh’dan rivayet olunduğuna göre o, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i şöyle buyururken işitmiştir: “Bir adam evine gireceği vakit, girerken ve yemek yerken Allah'ı anarsa şeytan (yardımcılarına) sizin için ne geceleyecek yer var, ne akşam yemeği, der. Ama evine girerken Allah'ı anmazsa, şeytan, geceleyecek yere yetiştiniz, der. O adam yemeğine başlarken besmele çekmezse, şeytan, hem geceleyecek yere, hem akşam yemeğine yetiştiniz” der. Müslim (2018)
Ömer b. Ebî Seleme radıyallahu anh’dan rivayet olunan hadiste Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in “Önünden ye!” emri bunun delilidir.
Nevevi (Allah ona rahmet etsin) şöyle demiştir:
“Üçüncüsü: Önünden yemektir. Çünkü bir kimsenin arkadaşının yemek yiyeceği yerden yemesi …Bkz. Müslim, Nevevi şerhi, Yeme İçme Adabı ve Hükümleri Babı Hadis no: 2022
İbn Hacer (Allah ona rahmet etsin) şöyle demiştir:
Hadislerde sol ile yeme ve içme hakkındaki tehdit ve ceza içeren hususlar sağ el ile yeyip içmenin vacip olduğuna işaret etmektedir.
Sahih-i Müslim’de Seleme b. el-Ekva radıyallahu anh’dan rivayet olunduğuna göre o şöyle demiştir: “Bir adam Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in yanında sol eliyle yemek yedi. Bunun üzerine Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ona: “Sağ elinle ye!” dedi. Adam: “Ben buna güç yetiremiyorum” dedi. Bunun üzerine Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ona: “Güç yetiremez olasın.” buyurdu. Onu, bunu yapmaktan kibrinden başka bir şey değildi.” Ravi şöyle dedi: Bir daha o adam sağ elini kaldırıp ağzına götüremedi.”
Müslim (2021) Bkz. Feth’ul Bari Hadis no: 5376 Yemek Üzerine Besmele çekmek ve Sağ Elle Yemek Babı
Lokma, yemek sofrasına veya başka bir yere düştüğünde onu alıp ondaki kiri giderdikten sonra yemek, sünneti uygulamaktır. Burada aynı zamanda yemek yiyen kimsenin düşen lokmada dahi yemeğine ortak olmak isteyen şeytanı sofradan uzaklaştırması vardır.
Buna şu hadis işaret etmektedir:
Cabir b. Abdillah radıyallahu anh, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i şöyle buyurken işitmiştir: “Şüphesiz şeytan sizden birinizin yaptığı her işinde hazır bulunur. Hatta yemek yerken dahi yanında bulunur. Biriniz, lokması düştüğünde hemen onu alsın ve üzerindeki tozunu gidererek yesin, onu şeytana bırakmasın! Parmaklarını yalamadıkça elini mendille silmesin çünkü o, yemeğinin bereketinin nerede olduğunu bilemez.” Müslim (2033)
Hadise dikkat eden kimse, şeytanın, insanın her işinde onun hayatındaki bereketi ortadan kaldırmak ve onun işlerinin çoğunu fesada uğratmak için yanında hazır olarak bulunduğunu görür. Şeytanın, kulun her işinde onunla birlikte olduğuna işaret eden delillerden biri de Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in şu sözüdür:
“Şüphesiz şeytan sizden birinizin her yaptığı işte hazır olur.” Müslim rivayet etmiştir. Deliller, özellikle bu hususlardan bazılarını açıklayıcı şekilde gelmiştir. Az önce zikri geçen yemek yeme, geceleme sünnetleri gibi. Allah’ın izniyle, bunlar dışında diğer sünnetlerin açıklaması da gelecektir.
Parmaklarını dilinin bir kenarı ile yalar veya hanımına yalatır, bu sünnettir. Sünnet olan mendil ile silmeden önce parmaklarını yalamasıdır.
Buna az önce zikri geçen Câbir radıyallahu anh’ın rivayet ettiği hadis delildir.
Sahihayn’de (Buhari ve Müslim’in Sahihi) İbn Abbâs radıyallahu anh’dan rivayet edilen hadiste Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
“Biriniz yemek yediği zaman parmaklarını yalamadıkça veya yalatmadıkaça silmesin.”
Buhari (5456) Müslim (2033)
Müslim’de gelen Cabir radıyallahu anh hadisinde ise şöyle buyurmuştur:
“(Herhangi biriniz) Parmaklarını yalamadıkça elini beze (mendile) silmesin. Zira yemeğinin neresinde bereket bulunduğunu bilemez.”
Müslim (2033)
Tabağı temizlemek ile kastedilen; tabaktaki yemek kalıntılarını yemektir. Örnek olarak tabağında hiçbir şey bırakmayacak şekilde pilav tanelerini yiyerek bitirmesi sünnettendir. Aynı şekilde başka bir yemek yiyorsa onu da silerek veya sıyıyarak yemek kabını temizler. Bereket, yemeğin bu kalan kısmında olabilir.
Buna, Enes radıyallahu anh’ın rivayet ettiği şu hadis delildir. Enes radıyallahu anh şöyle demiştir:
“…ve Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bize, yemek sahanını (tabağını) silmemizi emretti.” Müslim (2034)
Müslim’in, Ebu Hureyre radıyallahu anh’dan rivayet ettiği hadiste ise Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Biriniz, sahanını silsin.” Müslim (2035)
İbn Useymîn (Allah ona rahmet etsin) şöyle demiştir:
“Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in yemek sahanını silmeyi emretmesi ile kastedilen, yemek yiyen kimsenin yemeğini bitirdikten sonra parmaklarına yemekten bulaşan artığı yalayarak ve kapta kalan artığı da silerek temizlemesidir. Bu, üzülerek belirtelim ki insanların çoğunun ve hatta ilim talebelerinin kendisinden habersiz olduğu sünnetlerdendir. Bu kimselere bakacak olursak, yemek yeme işini bitirdikten sonra, yemeğin onların önüne gelen kısmında, daha yemek kaldığını görürüz. Bunu silmiyorlar ve parmaklarını da yalamıyorlar. Bu, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in emrettiğinin tersi olan bir durumdur.” Bkz. Riyazu’s-Sâlihîn Şerhi (1/892)
Sünnet olan, hurma ve benzeri şeyleri üç parmak ile yemektir.
Buna, Ubey b. Ka’b radıyallahu anh’ın rivayet ettiği şu hadistir. Ubey radıyallahu anh şöyle demiştir:
“Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem üç parmağı ile yerdi ve ellerini silmeden önce de yalardı.” Müslim (2032)
İbn Useymîn (Allah ona rahmet etsin) şöyle demiştir:
İnsanın, üç parmağı ile yemesi gerekir. Bu parmaklar; Baş parmak, orta parmak ve işaret parmağıdır. Çünkü bu parmaklar, kötülüğünden en az endişe edilen ve tevazuya en yakın olan parmaklardır. Üç parmakla yenilebilen yemekler için geçerlidir. Eğer yemek, üç parmaktan daha fazla parmakla yemeyi gerektiren bir yemek ise bu durumda üçten daha fazla parmak ile yemesinde bir sakınca yoktur. Örnek; pilav yemeği gibi. Ancak yemek, üç parmak ile yenilebiliyorsa üç parmakla yemek ile yetinmelidir. Çünkü, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in sünneti budur.” Bkz. Riyazu’s-Sâlihîn Şerhi (2/1069)
Nevevi (Allah ona rahmet etsin) şöyle demiştir: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in, “Çünkü siz bereketin hangisinde olduğunu bilemezsiniz” sözünün anlamı; bereketin yediğiniz lokmalarda mı, parmağınızda veya sahanın dibinde kalan yiyecekte mi, veya da yere düşen lokmada mı olduğunu bilemezsiniz, demektir. Buna dayanarak bereketi elde edebilmek için bütün bunlara dikkat etmek gerekir. Bereket; bolluk, hayrın gerçekleşmesi ve yaptığın işten zevk almaktır. Allah en iyi bilendir, burada anlatılmak istenen gıdadan olması gerektiği gibi beslenilip, onda olabilecek zaralardan korunmak ve Allah'a ibadet için kuvvet kazanmaktır.
Bkz. Nevevi Müslim Şerhi hadis no: 2033, Parmakları ve Kabı Yalamanın, Bulaşan Pisliği Sildikten Sonra Yere Düşen Lokmayı Yemenin Müstehab Oluşu ve Eli Yalamadan Silmenin Keraheti Babı.
Bir içme kabından bir şey içerken üç defa da içmek ve her bir defadan sonra nefes almak sünnettendir.
Buna şu hadis işaret etmektedir:
Enes radıyallahu anh şöyle demiştir: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem (bir içme kabından) içerken üç defa nefes alır ve şöyle derdi: “Çünkü böyle yapmak; susuzluğu daha çok giderir, içerken meydana gelebilecek eziyetten daha uzaktır (veya susuzluk acısını daha çok giderir) ve daha güzel yutulmasını sağlar.” Enes radıyallahu anh’da şöyle demiştir: “Ben de bir şey içerken üç defa nefes alıyorum.” Buhari (5631) Müslim (2028) Ebu Dâvud’un rivayetinde “Daha sağlıklı ve afiyetlidir.” Şeklinde gelmiştir. (3727) Elbânî, hadise sahihtir demiştir. Bkz. Sahîha (387)
İçme kabından birşey içerken nefes almak ile kastedilen, içen kimsenin kabın dışında nefes almasıdır. Çünkü kabın içerisinde nefes almak mekruhtur. Sahîhayn’de, Ebu Katâde radıyallahu anh’ın rivayet ettiği hadiste Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Sizden biri içtiği zaman kabın içinde solumasın (nefes almasın).” Buhari (5630) Müslim (267)
Nevevi (Allah ona rahmet etsin) şöyle demiştir: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in “Daha çok susuzluğu giderici ve afiyetlidir” sözünün anlamı suzuluğu en iyi gidericidir. Susuzluk acısını daha çok giderir. Kelimenin anlamının içerken meydana gelebilecek eziyet ve hastalıktan daha uzaktır şeklinde olduğu da söylenmiştir. Aynı şekilde daha güzel yutulmasını sağlar anlamındadır da denilmiştir. Allah en iyi bilendir.”
Bkz. Nevevi, Müslim Şerhi, hadis no: 2028 Aynı Kabın İçine Solumanın Keraheti ve Kabın Dışına Üç Defa Teneffüs Etmenin Müstehab Oluşu Babı
Bu sünnete şu hadis İşaret etmektedir.
Enes radıyallahu anh’dan rivayet olunduğuna göre, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
“Şüphesiz ki Allah, her yediği yiyeceğin veya içtiği içeceğin üzerine (yedikten veya içtikten sonra) hamd eden kulundan razı (hoşnut) olur.” Müslim (2743)
Dikkat et! Senin içmenden ve yemenden sonra Allah’a hamdu senada bulunman, yedi kat semanın üzerinden Allahu Tealâ’yı razı eder. Senin sürekli nimetlerine şükreden, lütfundan verdikleri için hamd eden ve Allah’ın; “Kullarından çokça şükredenler pek azdır.” (Sebe 13) ayetindeki seçkin insanlardan olmanı sağlar.
Hamd etmenin çeşitli söylenme şekilleri vardır, bunlar:
A-
" الْحَمْدُ لِلَّهِ كَثِيرًا طَيِّبًا مُبَارَكًا فِيهِ غَيْرَ مَكْفِيٍّ , وَلَا مُوَدَّعٍ , وَلَا مُسْتَغْنًى عَنْهُ رَبَّنَا"
“el-Hamdu li’llâhi hamden kesîran tayyiben mubâreken fîhi gayra mekfiyyin ve lâ muvedde’in ve lâ mustagnen ‘anh rabbenâ.”
“Çok tertemiz, mubarek ve bolca hamd, yalnızca sonsuz ve terk olunmayan, kendisinden müstağni olunmayarak yapılan hamd, Rabbimiz Allah’adır.”
Buhari (5458) Ebu Umâme radıyallahu anh’dan rivayet etmiştir.
B-
" الْحَمْدُ لِلَّهِ الَّذِي كَفَانَا وَأَرْوَانَا غَيْرَ مَكْفِيٍّ , وَلَا مَكْفُورٍ"
“el-Hamdulillâhillezî kefânâ ve ervânâ gayra mekfiyyin velâ mekfûrin”
“Yeterli, görülmeyerek ve inkar edilmeyerek yapılan hamd, bize yetecek derecede nimetler veren Allah'a mahsustur.”
Buhari (5459) Ebu Umâme radıyallahu anh’dan rivayet etmiştir.
Gayru mekfiyyin: Herhangi bir kimseye ihtiyaç duymaksızın. Zira kullarını yediren odur ve kullarına O yeter.
ve lâ muvedde’in: Terk olunmayan
velâ mekfûrin: Nimetleri ve kullarına olan lütfu inkar edilmeyen.
Toplanıp yemeği birlikte yemek ve yemek yerken ayrılmamak sünnettendir.
Buna şu hadis İşaret eder:
Câbir b. Abdillah radıyallahu anh’dan rivayet olunduğuna göre Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
“Bir kişinin yemeği iki kişiye, iki kişinin yemeği dört kişiye ve dört kişinin yemeği ise sekiz kişiye yeter.” Müslim (2059)
İbn Hacer (Allah ona rahmet etsin) şöyle demiştir:
“Taberânî’de gelen İbn Ömer radıyallahu anh’ın rivayet ettiği hadis bize, birlikte yemenin sebebini açıklamaktadır: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
“Birlikte yeyin, ayrılmayın. Muhakkak ki bir kişinin yiyeceği iki kişiye yeter.”
Taberânî (7/259/7444) bu hadis, bereketin yemeği birlikte yemekten meydana geldiğine delildir. Yemek için bir araya toplananlar arttıkça bereket de artar.”
Bkz. Fethu’l Bârî (5392) Bir kişinin yiyeceği iki kişiye yeter babı.
İbn Kayyım (Allah ona rahmet etsin) şöyle demiştir:
“Yiyeceğin ve içeceğin başında besmele çekmenin ve sonunda hamd etmenin, yemekten faydalanmak, yemeği sindirmek ve yemeğin zararını defetmek bakımından çok hoş bir etkisi vardır.” İmam Ahmed (Allah ona rahmet etsin) şöyle demiştir:
“Yemeğin başında Allah’ın adı zikredildiği ve sonunda da hamd edildiği ve yemeğin üzerindeki eller çoğaldığı zaman bu helaldendir.” Bkz. Zâdu’l-Meâd (4/232)
Yemek hoşa giderse, yemeği üzerinde barındırdığı özellikleriyle övmek sünnettendir.
Buna şu hadis işaret etmektedir:
Câbir b. Abdillah radıyallahu anh’ın rivayet ettiğine göre Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, aile fertlerine katıktan sordu. Onlar da; “Bizde, sirkeden başka birşey yok,” dediler. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem onu istedi ve onunla yemeye başladı o esnada şöyle diyordu:
“Sirke ne güzel katıktır, sirke ne güzel katıktır.” Müslim (2052)
Sirke, katık türlerinden biridir. Hadiste zikri geçen sirke bizim günümüzdeki gibi ekşi değil tatlıdır.
İmam Nevevi (Allah ona rahmet etsin), Riyazu’s Sâlihîn’de bu hadis üzerine şöyle bir başlık koymuştur: Yemekte kusur aramayıp yemeği beğendiğini söylemek babı.
İbn Useymîn (Allah ona rahmet etsin) şöyle demiştir:
“Yediği yemeği beğendiğinde, yemeği övmek Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in sünnetidir. Aynı şekilde ekmeği beğendiyseniz “Filanca kimsenin ekmeği ne güzel” diye övebilirsiniz. Bu da Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in sünnetindendir.” Bkz Riyazu’s Sâlihîn Şerhi (2/1057)
İnsanlardan pek çoğunun Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in sünnetini terketmekle yetinmeyip bir de yemeği ayıplayarak sünnete muhalefet etmektedirler. Bu, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in sünnetine ters bir tutumdur.
Sahîhayn’de Ebu Hureyre radıyallahu anh şöyle demiştir:
“Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem kesinlikle hiçbir yemeği ayıplamamıştır. Bir şeyi arzu ederse yer, istemezse bırakırdı.”
Buhari (3563) Müslim (2064)
Buna, Abdullah b. Busr radıyallahu anh’ın rivayet ettiği şu hadis delildir. Abdullah şöyle demiştir:
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem babama misafir oldu. Biz de kendisine yemek ve çorba takdim ettik. Onlardan yedi. Sonra kuru hurma getirildi. Onu yiyor ve çekirdeğini iki parmağının arasına koyuyordu. Şehadet parmağı ile orta parmağı bir yere topluyordu. Sonra içecek getirildi, onu da içti ve sağındakine verdi. Babam Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in hayvanının geminden tutarak: Bize dua buyur, dedi. O da
" اللَّهُمَّ بَارِكْ لَهُمْ فِي مَا رَزَقْتَهُمْ , وَاغْفِرْ لَهُمْ , وَارْحَمْهُمْ"
“Allahumme bârik lehum fîmâ razaktehum va’gfir lehum ve’rhamhum.”
“Allah’ım! Onlara rızık olarak verdiklerine bereket ver, onları bağışla ve onlara merhamet et, diye dua etti.” Müslim (2042)
Kişinin yediği hurma vb. şeylerin çekirdeklerini Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in çıkardığı gibi çıkarması en faziletli olandır. Hadis Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in şehadet parmağı ve orta parmağıyla çıkardığına işaret etmektedir. Burada iki parmak kapalı haldedir.
Oruçlu dahi olsa, davet yemeğinde hazır bulunur ve yemek yemese dahi yemek sahibi için dua ederdi, bu sünnettendir.
Buna Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edilen şu hadis delildir. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Biriniz yemeğe davet edildiği zaman davete gitsin; şayet oruçluysa yemek sahibine dua etsin; oruçlu değilse yesin.”
Müslim (1431)
Bununla kastedilen şayet o içmiş ise onun, kendisinden sonra sol tarafındaki kimseden önce sağ tarafındaki kimseye vermesi sünnettir.
Buna Enes b. Mâlik radıyallahu anh’dan rivayet edilen şu hadis delildir: Enes şöyle demiştir: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem evimize geldi. Az sonra su istedi. Biz de onun için bir koyun sağdık. Sonra o süte şu kuyunun suyundan (sütünden) kattım da Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e verdim. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem (sütü) içti. Ebû Bekr solunda, Ömer karşısında, bir bedevi de sağında bulunuyordu. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem içmesini bitirdikten sonra, Ömer kendisine Ebû Bekr'i göstererek, işte Ebû Bekr ya Rasûlallah! dedi. Fakat Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bedeviye verdi. Ebû Bekir ile Ömer'i bıraktı ve Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem “Sağdakiler, sağdakiler, sağdakiler!” buyurdu. Enes: “Şu halde bu sünnettir; şu halde bu sünnettir; şu halde bu sünnettir!” demiştir. Buhari (2571) Müslim (2029)
Sehl b. Sâd Es-Sâidî'den rivayet olunduğuna göre Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e içecek bir şey getirmişler, o da ondan içmiş. Sağında bir çocuk solunda ise yaşlılar bulunuyordu. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem çocuğa; “Bunlara vermeme bana izin verir misin? diye sordu. Çocuk: Hayır! Vallahi senden gelen nasibime kimseyi tercih edemem! dedi.
Râvi diyor ki: “Bunun üzerine Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem onu çocuğun eline bıraktı.” Buhari (2605) Müslim (2030)
Nevevi (Allah ona rahmet etsin) şöyle demiştir:
“Bu hadisler bu açık sünneti beyan etmektedirler. Zikredilen açıklama şeriatın birçok delillerinden anlaşılan her türlü ikrama sağdan başlamanın müstehab olduğuna uygundur. Hadis, içilen şeylerde ikrama yaşça küçük veya mertebece düşük bile olsa sağdakinden başlanacağına delildir. Çünkü Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem sütü bedevi ile çocuğa. Ebû Bekir radıyallahu anh’dan önce vermiştir. Fazilet sahipleriyle büyüklerden başlanması meselesi başka sıfatlarda birbirlerine denk oldukları zamandır. Bundan dolayı namazda imamlık yapmak hususunda en iyi bilen ve en iyi okuyan kimse yaşça aynı kimsenin önüne geçirilir.”
Bkz. Nevevi, Müslim Şerhi, hadis no: 2029, Su, Süt ve Benzerlerini (Sunmaya)' Başlayanın Sağından Döndürmenin Müstehab Oluşu Babı.
Bir topluluğa içecek ikram eden kimsenin onların en sonuncusu olarak içmesi sünnettir.
Ebu Katâde radıyallahu anh’ın rivayet ettiği uzunca hadis buna delildir.
“…Rasûlullah sallallahu aleyhi ve suyu dökmeye devam ediyor, ben de cemaata su vermeye devam ediyordum. Nihayet Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ile ikimizden başka kimse kalmayınca suyu dökerek bana “İç!” dedi. Ben: “Sen içmedikçe içemem, Ey Allah’ın Rasûlu! dedim.
Bunun üzerine Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Şüphesiz ki bir kavmin su ikram eden kimsesi suyu en son içendir.” buyurdu. Bunun üzerine, ben içtim; Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem de içti….” Müslim (681)
Bir kimse süt içmişse, o kimsenin sütü içtikten sonra ağzını suyla çalkalaması sünnettendir. Bunu sütten ağzında kalan yağdan dolayı yapmalıdır. İbni Abbâs radıyallahu anh’ın rivayet ettiğine göre Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem süt içmiş sonra su isteyerek ağzını çalkalamış ve “Bunun yağı vardır.” buyurmuştur. Buhari (211) Müslim (358)
Ağızları açık olan yemek kaplarını örtmek, su kırbalarının ağzını bağlamak ve bunu yaparken Allah’ın adını anmak sünnettendir.
Bunun delili: Câbir b. Abdillah radıyallahu anh’ın işittiğine göre Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
“Kabı örtün! Tulumu da bağlayın! Çünkü senede bir gece veba iner. Kapağı olmayan hiç bir kabın veya üzerinde bağı olmayan hiç bir tulumun yanından geçmez ki, içine bu vebadan bir şey inmesin” Müslim (2014)
Yine Câbir b. Abdillah radıyallahu anh’dan Buhari’deki rivayette ise Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur.
“Kırbalarınızın ağzını bağlayın. Allah’ın adını anın. Yemek kaplarınızın üzerini enlemesine bir şeyle de olsa örtün. Allah’ın adını anın.” Buhari (5623)
Hadiste, müslümanın her kabın üzerini geceleyin örtmesinin ve kırbaların ağzını bağlamasının sebebi beyan edilmiştir. Bu, senede bir gecede yeryüzüne veba hastalığının inmesidir. O gece bir tek açık kap ve ağzı bağlanmamış bir kırba bırakmaksızın içine girer. Kaç kişi üzerini açık bıraktığı kaptan yemesi ve içmesi sebebi ile hasta olmuştur. Bu onun, sünneti ihmal etmesinden dolayıdır. Bizim dinimiz ne kadar yüce! Öyleki, kula dünyada ve ahirette faydasına ve zararına olan şeyleri haber veriyor.
Aman Allah’ım! Bizler dinimizin yüceliğinin bilincinde olmak hususunda ne kadar büyük bir gafletteyiz!
Hadiste, bu sünneti korumanın önemi vurgulanmıştır. Öyleki Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, kabının üzerini örtecek hiçbir şey bulamayan kimsenin, en azından bir çubuk parçası enlemesine kabın ağzına koyarak da olsa bunu yapmasını buyurmuştur. Buhari’de gelen şu rivayet, bu örtmenin ve kapamanın sadece içecek kaplarına özel bir hüküm olmadığını yemek kaplarının da buna dahil olduğunu açıklamaktadır.
Câbir b. Abdillah radıyallahu anh’dan rivayet olunduğuna göre Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
“Uyuyacağınız zaman kandilleri söndürün. Kapıları kapatın. Su kaplarının ağızlarını bağlayın. Yiyecek ve içeceklerin üzerini örtün.” Buhari (5624)
Müslim’de Câbir b. Abdillah radıyallahu anh’dan rivayet olunan diğer bir hadiste ise geceleyin kapların üzerinin örtülmesinin bir başka sebebinin daha olduğunu ortaya koymaktadır. Şeytan, insanın yemeğini ifsad etmek hususunda hırslıdır.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Kapları örtün. Tulumları bağlayın. Kapıları kapayın ve kandilleri söndürün! Çünkü şeytan bağ çözemez kapı açamaz kapı da aralayamaz. Eğer biriniz kabının üzerine aykırı bir çubuk koymaktan ve Allah'ın adını anmaktan başka bir çare bulamazsa bunları yapsın.” Müslim (2012)
Hadiste başak bir sünnetin beyanı da vardır. O da; su kırbalarının, tulumlarının bağlanması ve yemek kaplarının ağzının örtülüp kapatılması esnasında Allah’ın adının anılmasıdır. Bismillah demesi şeytanı kabın içerisine girmekten uzaklaştıracaktır.
Yeme-içme konusunda yasaklanan hususlar:
Altın ve gümüş kaplarda yiyip içmek, yırtıcı hayvanların, pençesi olan kuşların etini yemek, ihtiyaç ve zorunluluk durumu dışında ayakta içmek, içecek ve yemek kabına üflemek, ara vermeden içerisinde nefes almak, yaslanarak yemek yada içmek, sol elle yiyip içmek, hurma gibi yiyecekleri ikişer ikişer yemek, yemeği ayıplamak, kendine özel olması durumu dışında ortak olarak kullanılan su kabının veya kırbanın ağzından zorunlu bir durum dışında içmek ve aç olduğu halde yemeğin hazır olduğu ortamda namaz kılmak yasaklanmıştır